Hayde Tatavla’ya
Hüseyin IRMAK
Eski İstanbul’un at tavlaları ve seyisleri ile ünlü homojen Rum köyü Tatavla, özgürlüğüne kavuşmuş Rum forsaların Barbaros Hayrettin Paşa’nın hamiliğinde buradan da evlenerek yerleşmeleriyle büyümüş, var olan küçük kilisesi ise fetihten sonra Kasımpaşa’da camileştirilen kiliseden gelen ikonalarıyla (aynı adı alarak) gelişmiş özgün bir yerleşim yeridir.

Tulumbacıları, İstanbul argosuna kattığı kelimeleri, özgün şarkıları, meyhaneleri, eğlence kültürü, bahçe gazinoları, Türkiye’ye ilk olimpiyat altınını kazandıran Rum sporcuları ve en önemlisi karnavalıyla marûftur. Sabuncakis Çiçekçisi, Apik İşkembecisi, Despina Meyhanesi, buradan dünya markası olmuş işletmelerdir.
“Apokria” veya “Baklahoran” (aslen örtülmüş mihrap anlamına gelen “pagyal horan” ibaresinden türetilmiş, Büyük Perhiz’in başladığı gün mihrabın örtülmesini ifade eden kelime) ya da yaygın yanlış kullanımıyla “Baklahorani” denilen, rengârenk kostümleri ve maskeleriyle günlerce süren, değişen takvime göre de Şubat sonu veya Mart başında mutlaka Pazartesi gününe rastlayan “Kathara Deftera” (Temiz Pazartesi) günü doruğa ulaşarak son bulan Baklahoran Tatavla Karnavalı, köken olarak Dyonisos ve Poseidon Şenlikleri’ne dayanır.
Tatavla’da 500 yıldan fazla sürmüş olan karnaval, 1923’ten sonra hızını kaybetmiş, siyasal iklimin değişmesiyle giderek sönmüş ve son olarak 1942’de yaklaşık 30 kişilik bir grubun, Kurtuluş son durakta toplanıp civarda bir gazinoya geçip, eski günlerin anısına hüzünle kadeh kaldırmasıyla noktalanmıştır.

Sokaklarda günlerce çılgınca eğlenilen; belki sosyal statü farkını ortadan kaldırmak üzere herkesin maske taktığı, her mahalleye ait farklı mizansen gruplarının her yıl seçtikleri konuya göre değişik kostümlerle hazırladığı teatral temsil geçişleri yaptığı, zengin aksesuarlı yürüyüş kollarına müzisyenlerin eşlik ettiği bir sokak karnavalıdır, Tatavla…
Kıyafetlilere “maskara alayları” denir. Eskilerin sıkça kullandığı “Apukurya Maskarası” deyimi, Tatavla Karnavalı’ndan gelir.
Güzergâhlar; maskaralar eşliğinde mandolin, klarnet, lavta çalıp “tsamiko”, “kleftiko” isimli kırsal halk dansları ya da davul-zurna ile Anadolu halk dansları oynanarak katedilir.
Bakırköy, Yeşilköy, Samatya, Fener, Balat semt grupları Galata ve Unkapanı köprülerinden çala-oynaya Pera’ya geçerek (burada bir süre dinlendikten sonra) Yenişehir, Akarca Yokuşu üzerinden Aya Dimitri Kilise Meydanı’na (Mandra Meydanı) ulaşır.

Boğaziçi ve Belgrad Ormanı köyleri ile Şişli semt grupları ise Pangaltı Katolik Mezarlığı önünde buluşarak ana cadde üzerinde aynı meydana gelir.
Mandra Meydanı’ndaki mahşeri kalabalık, Ararat, Limonia gibi ünlü Tatavla gazinolarını doldurur, kilisenin ve gazinoların arkasındaki kırlık alanlarda karnaval nedeniyle geçici olarak kurulmuş mekânlara yayılır. Çalgıcılar gazinodan gazinoya koşturur, eğlence doruklarda yaşanır. Kimi aileler ise açık alanlarda piknik yapar ve uçurtma uçurur. (Uçurtma, karnavalın alamet-i farikalarından biridir ve özgürlüğü simgeler)
Müslümanların da ilgiyle katıldığı katılımcıların genel profili eski bir yazıya göre “şakakları zülüflü, beli kuşaklı, bol paçalı Tatavla, Yenişehir, Papazköprüsü palikaryaları; papuç kaşlı, gaga burunlu, pos bıyıklı Feridiye, Elmadağı, Pangaltı ahbarları; vapur dumanı fesli, göğsü çapraz camadanlı, yumurta ökçe şıbıdıklı tulumba reisleri; fıyakalı omuzdaşlar; saltalı, poturlu esnaf; frak gömlekli, kravatlı kalem efendileri; kürklü yakalı, altın saat köstekli mirasyedi beyler; sırma kordonlu, çifter çifter madalyalı bıçkın hünkâr yaverleri.” şeklindedir. (Bkz. Sermet Muhtar Alus, Tatavla Panayırı başlıklı yazısı, 1944)
Mizansen gruplarının dışında kalan Rum gençlerinin bir kısmı “fustanella” isimli geleneksel kıyafet giyer. Kendine sakal, bıyık yapan, yüzünü tamamen una veya kömür karasına boyayan erkeklerin yanı sıra kadınlar kısa kollu, göğüs dekolteli, al, mavi ve yeşil fistanlıdır. Bazı kadınlar ise tayyör, kısa kadife pantolon, aynı kumaştan yapılmış sim veya sırma işlemeli denizci şapkası ile siyah ipek çorap giyer. Yüzlerinde ise mutlaka kadife veya ipekten bir maske bulunur.

Şalvar, potur, sarıkla gezinenler, papaz, doktor, kılıçlı şövalye, kardinal, palyaço kılığına girenler, tahteravanla dolaşan ya da at üstünde gezinen kadınlar, karnavalın olmazsa olmazları gibidir.
Hıristiyanlık öncesine dayanan bu eski karnaval, Rio ve Venedik Karnavallarıyla aynı kökten gelir ve akrabadır. Gerçekleştirme kurguları aynıdır. Aynı karnaval, Yunanistan’ın Patras ve Pire şehirlerinde oldukça ünlüdür. Her yıl binlerce turisti kendisine çeken ve dünya televizyonlarında mutlaka haber olan Rio Karnavalı’ndan daha eski olan Tatavla Karnavalı’nın 1940’larda boğulması ile İstanbul, çok önemli bir turizm etkinliği fırsatını kaçırmıştır. (Yasağın bir yıl sonrasına ait 17 Şubat 1942 tarihli Apoyevmatini Gazetesi’nde “Dün akşamüstü Ayios Dimitrios Kilisesi’nin sağındaki geniş meydan hemen hemen boştu. Tramvaylar çok az yolcu ile Kurtuluş Meydanı’na geliyordu. Hiç kimse maske takmamıştı. Ve gazinoların müşterileri sayılıydı. Yaşanan tek canlılık Akarca Yokuşu, Köyiçi ve Ayaios Athanasios Kilisesi’nin civarındaki evlere yapılan ahbap ve akraba ziyaretleri idi. Kısacası, dün karnaval yoktu. Karnaval artık anılarımızda kalmıştı.” diye yazar. –Aktaran Orhan Türker, “Osmanlı İstanbul’undan Bir Köşe, Tatavla”, Sel Yayınları, 1998)
Tatavla Karnavalı diye ünlenen Baklahoran, 1941 sonrasındaki yıllarda, İstanbul’da sayıları giderek azalan Rum cemaatinin kendi içinde bir iki tavernada toplanıp eğlenmesiyle sürdürülmüştür.
Karnaval, on yıllar sonra 2009’da, denk geldiği 2 Mart Pazartesi gününde, 68 yıl önce söndüğü yerde yeniden parlamıştır. Semt sakini Hüseyin Irmak, müzisyen-akademisyen Haris Rigas ve Marina Drymalitou’nun öncülüğünde Despina’da bir araya gelen farklı kökenden 70 kişilik grup, kostümler ve maskelerle eğlenmiş, karnavala özgü menüye (et ve süt ürünleri tüketilmez, zeytinyağlılardan oluşur) fasıl müziği eşlik etmiştir. O gece, bu buluşmanın sonraki yıllarda da devam ettirilmesi genel eğilim olarak benimsenmiştir.

Kutlamadan iki gün önce ise çeşitli kıyafetler ve maskelerle yaklaşık 60 kişilik bir grup, Tünel’den Tarlabaşı’na sessizce yürümüş, önceden anlaştıkları bir lokantada Haris Rigas’ın ön ayak olmasıyla yine karnavala özel menüyle eğlenmiştir.
Ünlü Tatavla Karnavalı, Despina buluşması ile 1941 sonrası dönemde belki de ilk defa yeniden cemaat dışından insanların katılımına tanık olmuştur.
İstanbul’un 2010 yılı için “Avrupa Kültür Başkenti” ilan edilmesi ve zengin programlara ev sahipliği yapmasının getirdiği atmosferde, bu üç isim, 2010 karnaval yürüyüşünü, Şişli Belediyesi’nden aldığı mekân desteği ile Feriköy Yaşlılar Evi’nin bahçesinden başlatmıştır. Etkinlik bu defa 200 kişiyi aşmış, Maskara Alayı, müzikli-kostümlü sokak yürüyüşünü Baruthane ve Bozkurt Caddeleri üzerinden Son Durak’a, oradan da Feriköy Oniki Apostol Kilisesi bitişiğinde yer alan ERTHO (Feriköy Sanat ve Kültür Sevenler Derneği) salonuna geçerek tamamlamıştır. Karnaval burada, gece boyunca, Tatavla Keyfi müzik grubu, Birol Topaloğlu’nun tulum performansıyla sürmüş, en iyi kostümlere ödül verilmiştir.
Organizasyon, 2011’de Ay. Dimitri Kilise Vakfı Başkanı Dimitri Zotos’un katılımıyla daha da güçlenmiştir. Bu defa dört ismin öncülüğünde aynı rotada fakat bu defa Kurtuluş Caddesi’nden yürüyen karnaval alayı, eğlencesini ise Kurtuluş Spor Kulübü salonlarında gerçekleştirmiş, sahnede, Tatavla Keyfi’nin yanı sıra Cafe Aman İstanbul grubu yer almıştır.

2012 yürüyüşü yine Yaşlılar Evi’nde buluşma, burada kostüm giyimi ve yüz boyamaların ardından Baruthane ve Bozkurt Caddeleri üzerinden Son Durak’taki Tatavla Garden’a yapılmış, Tatavla Keyfi ve Fener Rum Lisesi dans grubunun performanslarıyla karlı bir geceye ilerlemiştir.
2013 etkinliği yürüyüşsüz olarak Beyoğlu’nda yapılmış, 2014’te ise bu dönemin en kalabalık etkinliği gerçekleştirilmiştir. Buluşma noktası Pangaltı Metro çıkışıdır. İnsanlar kostümleri ve müzik aletleriyle yürüyüşe buradan başlamış, Ergenekon ve Kurtuluş Caddelerini katederek Son Durak’a inmiş, buradan Açık Yol Sokak, Bozkurt Caddesi üzerinden Kuyularbaşı Sokak ile Gediz Sokak’ın arasında yer alan Şişli Belediyesi Kültür Merkezi’ne geçmiş, gecenin ilerleyen saatlerine kadar çeşitli müzik ve dans gruplarının performanslarına katılmıştır.
Baklahoran Tatavla Karnavalı’nın 2020 performansı ise yeni kurumsal katılımlarla daha büyük bir organizasyon olarak gündeme gelir. Geniş bir gönüllü grubunun Şişli Kent Konseyi çatısı altında organize ettiği program, 28-29 Şubat için Meze şenliği, söyleşiler, okur-yazar buluşamları, kültür yürüyüşleri, Komşunu Tanı çocuk partisi, Tatavla Panayırı, fotoğraf sergisi gibi farklı etkinlikleri barındırmış, finali ise 1 Mart Pazar günü yapılması tasarlanan karnaval yürüyüşü ile sonlanması planlamıştır.
“Baklahorani” isimli tabloid boy, renkli ve 12 sayfa olarak bir Karnaval gazetesi hazırlanıp dağıtılmıştır. Gerek standart boyda gerekse billboard ebatlarında afişler hazırlanmış ve tüm uygun yerlere asılmıştır. Çeşitli gazete, radyo, televizyon ve internet haber siteleri haber yapmaya başlamış, Şehir Hatları ve Metro’lardaki kamusal ekranlarda karnaval videosu yayınlanmıştır.
Fakat organizasyonun başlamasından bir gün önce (27 Şubat 2020 Perşembe) akşamüstü, Suriye’nin İdlib bölgesinde gerçekleşen bir askeri saldırı ülkedeki atmosferi bir anda başkalaştırınca, 2020 Karnavalı iptal edilmiştir.
2021’e gelindiğinde ise bu defa tüm dünya bir virüs salgını ile mücadele eder durumdadır. Salgın koşullarının kısıtlama ortamında karnaval, bu defa “çevrimiçi” bir etkinliğe dönüştürülerek kutlanmıştır. Türkiye’nin ilk sanal karnavalı böylece gerçekleşmiştir. Tarih, meze kültürü ve müzik içerikli 45 dakikalık bu program, Bellek Şişli isimli gönüllü bir organizasyonun öncülüğünde kotarılmış ve 14 Mart 2021 Pazar saat 18.00’de Şişli merkezli bazı sosyal medya mecralarında aynı anda yayınlanmıştır.
Karnavalın günümüzdeki gönüllülerinin çabası, İstanbul şehir tarihine bir dostluk ve renk nişanesi işleme, aynı zamanda İstanbul’a kaybettiği şehir karnavalını yeniden kazandırma yönündedir.